• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
HACIVELİLERİN GARDİYAN UZUN ALİ

HACIVELİLERİN GARDİYAN UZUN ALİ

MÜBAŞİR ALİ AMCA ALİ GÜRLER 1933 doğumlu. Hayata kundura tamirciliği ile başlar. Eskiden kavaflar ayakkabıya dikiş atarken ayakkabı ile konuşurlarmış. Seni giyen yanlış yere gitmesin, Seni giyenin yolu cami’ye Mescid’e gitsin. Seni giyen iman bulsun diye! Söylenirlermiş. Ali amca da tamir ettiği ayakkabıyı kucağında itina ile temizler yırtığını söküğünü tamir eder. Bi güzelde boyadıktan sonra […]

MÜBAŞİR ALİ AMCA ALİ GÜRLER 1933 doğumlu. Hayata kundura tamirciliği ile başlar. Eskiden kavaflar ayakkabıya dikiş atarken ayakkabı ile konuşurlarmış. Seni giyen yanlış yere gitmesin, Seni giyenin yolu cami’ye Mescid’e gitsin. Seni giyen iman bulsun diye! Söylenirlermiş. Ali amca da tamir ettiği ayakkabıyı kucağında itina ile temizler yırtığını söküğünü tamir eder. Bi güzelde boyadıktan sonra Sahibine gelince teslim eder. Ayakkabıyı alan müşteri giyer ve çıkar. Dikkatsiz olan kişi daha üç beş adımda yoldaki at pisliğine basar geçer. Bunu gören Ali amca ‘’haydaa şu işe bak sen, kucağında teze çocuk gibi itina ile özene bezene tamir et boya adamın ilk işi b*ka basmak olsun diye üzülür/iç geçirir.’’ Meslekten de bu gibi durumlar sık vaki olunca soğur. Bu nedenle bi çok meslek erbabı ya fırıncı olur. Ya zabıta olur. Ya memleketi terk eder. Ya da Ali amca gibi mübaşir oluverir. Zaten fabrikalaşan meslek artık rağbet görmez olur. Ali amca da bu işinin devamlılığı hususunda geleceği göremediğinden Afyon ceza evine gardiyan olarak girer. İlerleyen zaman içinde Sandıklı E tipi ceza evine tayin olur. 1970 yıllarda ise Ağır Ceza Mahkemesinde mübaşir olarak memuriyete devam eder. Oradan 1990 yılında emekli olur. İlk işi hac farizasını/görevini 1991 yılında yerine getirir. 13 Kasım 1992 yılında bir Cuma günü Sandıklı minibüsleri ile Afyon’a eşi ile giderken elim bir kaza sonucu eşi ile vefat etti. O kaza da çok kişiyi kaybetmiştik. Yanlış hatırlamıyorsam 13/14 kişi vefat etmişti. Dört kişi de yaralı idi. Yol gidiş geliş tek yön idi. Hatırladığımız köprüye yaklaşırken karşıdan gelen Otobüs önünde ki aracı sollama yapmış burun buruna gelmemek/vurmamak için minibüsçü yolun sağına kaçarken ya da çarpışarak aşağıya taklalarla devrilmişti. O gün orada vefat eden kardeşlerimizin hepsini 30. Yıl seneyi devriyesinde hayırla yâd ediyor. Taksiratlarının af edilmesini Cenabı Mevla’dan niyaz ediyorum. Mübaşir Ali Amca’nın bende hatırası unutulur gibi değildir. 12 Eylül 1980 devriminde 5 arkadaş dernek, vakıf yöneticisi/üyesi olmaktan gözaltına alındık. 9 gün nezarette kaldık. Bu arada üç arkadaş salıverildi. İki arkadaş 9 gün sonra Cuma günü mahkemeye çıkarıldık. Ağır ceza da yargılandık. Bizi Cuma günü saat dört gibi mahpushane’ye götürdüler. Mahpushane kapısından girer girmez karşılaştığımız tanıdık tanımadık her kim ise hepsi ‘’Allah kurtarsın gençler’’ diye karşıladılar. Derken yatak, battaniye, kaşık, havlu, terlik, kap bişiler evden alınmış onlarda geldi. Daha önce orada bulunan arkadaşımız bize çay ısmarladı ‘Allah kurtarsın’ dedi O da. Bizde çaycıdan 75 adet marka aldık. Birkaç saat sonra bizde onlara çay ısmarladık. O zamanlar Üstad’dan ezberlemeye çalıştığımız şiirini mıraldana, mırıldana ne kadar olduğunu bilmediğimiz zamandan dakika düşmeye başladık. Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Mahpusta dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük, duman duman erisin! Derken; He bu arada ilk içtima’mıza da çağrıldık. Yeni gelenleri birisi 3 numara tıraş etti. Sonra; Rahmetli Fotoğrafçı İbrahim AKSU geldi. Fotoğrafı çekilmeyen mahkûmların toplu fotoğrafını çekti. Yani futbol takımının 5 kişi önde çökelek, 6 kişi arkada ayakta fotoğrafları olur ya, işte bizde öyle fotoğraf çekindik. İbrahim amca beni görünce şok oldu. Suçumuzu sordu. Fikir suçlusuyuz dedik. Ne fikri oğlum dedi. MTTB.(Milli Türk Talebe Birliği) Yöneticisi olduğumuzdan dedik. Bi üzüldü, bi üzüldü. Elinden bişi gelmeyince boynunu büktü. Dilinden sizin Derneğinize de Vakfınıza da üle oğlum istikbalinizle oynuyorsunuz diye diye bi kalmıştı rahmetli. İnşallah en kısa sürede çıkarsınız diye dualar etti. O da ‘Allah kurtarsın’ dedi. Mahpushaneye girene söylenecek söz bu olsa gerek diye bunu da öğrenmiş olduk. Saatler o gece ilerlemeye başladı. Derken ismimi bağırdılar. Arkadaşımın da ismini bağırdılar. Biz demir parmaklılardan baktık. Salona bakan demir parmaklıklar mahkûmlarca doldu. Avukat abimiz, Taksici Ali Amca, Rahmetli Dişçi Ali Demirsoy ile birlikte Rahmetli mübaşir Ali Amca toplanın gidiyoruz dediler. O arada Taksici Ali amca ’’Yanlış hesap Bağdat’tan döner demiştim’’ dedi durdu. Ben ve arkadaşım toplandık on saat falan kaldığımız mahpushane’den gece saat iki civarında taburcu olduk. Bazı mahkûmlar bu kadar mıydı ziyaretiniz demekten kendilerini alamadılar. Biz girerken mahzunduk ama o gün yaşandı bitti. Çıkarken herkesin bakışları arasında gülümseyerek çıkıyorduk. Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Biz bu başımıza gelenleri yaşarken gıyabımızda Ağır ceza mahkemesinde hakkımızda ki kararlar yazılıp imzaları açılıp diğer üyelere imzaya gitmesi için Mübaşir Ali Amca çağrılır. Ali amca isteksiz durgun, durgun hareketleri Hâkimin dikkatini çeker. Hâkim -Ne oldu Ali Efendi bi şey mi var, bişi mi demek istiyorsun deyince Mübaşir Ali amca -Efendim bu çocuklara yazık ediyoz. Bunlardan bu iş sadır olmaz. Birisi esnaf çocuğu, diğeri baş imamın çocuğu bunlar daha lise öğrencisi bu suçu işleme durumu vaki olmadığı kanaatindeyim der. İstikballeri mahvolacak diye üzülüyorum Hâkim Bey der. -Ağır ceza reisi Ali Amca’ya bizle ilgili sorular sorar, Evvela akrabalık var mı diye sorar. Hiçbir silsile bağımız yok efendim diye devam eder. Mübaşir Ali amca cevap verir. Ağır ceza reisi diğer hâkimlerle görüşür kovuşturmanın devam edeceğinden, bizim tutukluluk halimizin tahliyesine karar verilir. Kararı sevinçli şekilde alan Ali Amca önce Baba’ma haber verir. Olup biteni de anlatır. Bunları neye anlatıyorum. Mübaşir Ali amca’ya Ağır Ceza Reisi -Ali Efendi, senin bizi yanıltmayacağın kanaatindeyim. Bizim elimizde veriler neyse ona göre karar veririz. Kovuşturma esnasında emin olduğun zaman bizlere bildiklerini söyle ki, doğru ve isabetli karar alalım. Kararımızda Adalet yerini bulsun. Mübaşir Ali amca emin birisidir. Çalıştığı yerde güven veren ve güvenilen birisidir. Ali amca görevimi ve işimi en güzel bir şekilde yapmaya gayret sarf ediyorum. Sanıklardan en ufak menfaat beklemiyorum. Bazen kararlar Hâkim Bey’in de içine sinmezse bana sorar bende bildiğim doğruyu Allah rızası için söylerim demişti. Bizim başımıza gelen bu olay benzerini Rahmetli Ali amca defalarca yaşadığını anlatmıştı. Şayet Ali Amca orada hayatımıza girmeseydi yaşantımız ne olurdu Allah bilir. Takdir edilen ne ise yaşanacak. Önemli olan yaşantının gereğini yerine getirmek. Ali amcayı her gördüğümde selam verdim. Çok zaman Gürler leblebici Mustafa amcanın dükkân’ın önünde mesai bitimi gelir çay içerdi. Bazen konuşma/sohbet durumumuz oldu. Anlattıklarından aklımda kalan kırıntılardan söz etmek istiyorum. Mahkeme salonunda zaman zaman dışarı çıkardık. Sırasını bekleyen sanıklar mübaşirlerle dertleşirlerdi. Biz de dinlerdik. Sanık mahkeme sırası gelince mübaşire anlattıklarını hâkim’e anlatamaz. Nutku tutulurdu. Ben orada araya girer dışarı da şunu demiştin onu anlat deye hatırlatınca tabii ki Hâkim Bey mübaşirlere bakar. Biz de -Hâkim bey ‘’bizim insanımız derdini mübaşire anlatırda Hâkime anlatamaz’’ özür dilerim derdim. Dışarı da derdini anlatmıştı da oradan biliyorum. Bu cevap Hâkim beyin hoşuna giderdi… Hâkim’ler dışarıdan geldiğinden yöresel bazı lafları anlamazlar veya başka manaları olurdu. Hâkim bana bakardı, bende yöresel manasını deverirdim. En çokta ‘hım’ derdi sanıklar. Hâkim ‘’ne hımı’’ deyince ben ‘Evet deyo Hâkimim’ der. bi gülüşmelerimiz olurdu. İnsanlar unutuldukları zaman ölürler. Bazı hikâyeler de yarıda kalır. Ne güle oynaya giden vardır. Ne de memnun kalan. Bütün güzel günler mazide kaldı. Sevdiklerimiz dünyadan birer birer habersiz bırakıp çekip giderken, bize yakınlarımızdan tatlı ama buruk hatıralar kaldı. İnsanlar gelip giderlerken kimi ayak izi bırakır. Mübaşir Ali amca gibi sıra dışı insanlarda yüreklerde iz bırakır. Şimdi bize düşen görev, Yunus Emre’nin dediği gibi, ona hayır dualarımızda yer vermek. Mübaşir Ali amca kaza’da vefat edeli 30. yıla varmış. Et iyiliği at denize mahlûk bilmezse, Mabud bilir. Vefa gereği hatırlamak ve hatırlatmak istedim. Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun. Bizüm içün hayır dua kılanlara selam olsun. İnanın çok samimi insanları tanıdık. Beklentisiz muhabbetin samimiyetini yaşadık. Bu da bizim ve akranlarımın bi ayrıcalığıdır. Hayatımın kısa bir bölümü ile karışık sulu gözlerle yazdığım; Hacıvelilerin Gardıyan uzun Ali, Mübaşir Hacı Ali amca nur içinde yat… Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş. ALİ ÖZESKİ 08 KASIM 2020

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Sponsorlu Bağlantılar
reklam
  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM