GÜN FM DİNLE
  • DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
ETKİLİ İLETİŞİMDE SEVGİ DİLİ

ETKİLİ İLETİŞİMDE SEVGİ DİLİ

Birbirlerini hükmeden değil, birbirlerini anlamaya çalışan insanların iletişimi güzel ve güçlü olur. İnsanın yaptığı tüm iletişim önce kendi içinde başlar. Kişinin kendi iç dünyası ile kurduğu sağlıklı iletişim, onun sağlıklı düşünmesine ve karşısındaki insanlarla sağlıklı iletişime girmesini sağlar. Kendi iç dünyasında çatışmalar yaşayan insanlar, toplumda da çatışmalar yaşamaya devam eder. Sözcükler veya semboller (mimik el vb) kalpten uzak , dilden dökülüyorsa rastgele atılan oklar gibidir. Nereye atıldığı belli olmayan oklar, oku atana mutlaka zarar verir. Acaba öfkeli insanlar birbirlerine çok yakın olmalarına rağmen neden bağırırlar hiç düşündünüz mü ? İnsanlar öfkelendiğinde fiziksel olarak birbirlerine çok yakın olsalar bile, kalben bir birlerine uzaktırlar. Kalpleri birbirinden uzak olanlar birbirleri ile iletişime giremezler. Fiziksel olarak birbirlerine çok yakın olmaları ve sağlıklı kulaklara sahip olmalarına rağmen, birbirleri ile anlaşamazlar iletişime giremezler.Birbirlerine öfke ile bağırarak düşünce ve duygularını aktarmaya çalışırlar. Kalpleri birbirlerine yakın olanlar mimiklerle, sembollerle, bakışlarla iletişime girerler. İletişim aslında sevgi ile başlar, hoşgörü ile başlar, iletişim ön yargılı olmamakla başlar. Nasıl ki bir televizyon veya bilgisayar bir düğme ile açılıp- kapatılıyorsa, önyargısız oluşumuz karşımızdaki insanlarla iletişimi etkiler. Karşımızdaki insana önyargılı isek kalbimizi ona kapatmışızdır. Kalpler sevgi tohumlarının yeşerdiği yerlerdir. Kalplerde sevgi tomurcukları oluşmazsa karşımızdaki insanlarla sağlıklı iletişim kurmamız mümkün değildir. Kendi iç dünyası ile barışık olan insan tabiatla, hayvanlarla ve insanlarla devamlı güzel iletişim halindedir. Tabiatı severler, hayvanları severler, insanları severler.Onlarla iletişimi hep sağlıklı olur. Bir çocuk sizi yanağınızdan öptüğünde hiç nedensiz; sadece siz olduğunuz için, hiç çıkar gözetmeden… Ne olur bilir misiniz? Milyarlarca hücreniz titreşir. Sevginin iyileştirici gücüyle değişime uğrarsınız. Çünkü çocuk bilir bunu, düştüğü zaman incinen dizinin ağrısının annesinin öpücüğü ile geçtiğini denemiş ve inanmıştır. Rabbimin ihsan ettiği şifayı bilinçsizce sunar size. Bedenimizin yüzde yetmişi su. Hücrelerimizin de taşıdığı su miktarı aynı oranda. Ve su bulunduğu ortama, maruz kaldığı etkiye göre farklılaşıyor. Nefretin yol açtığı değişim ile sevginin etkisi farklı. Evimiz de yapabileceğiniz basit bir deney bu tezi doğruluyor. Üç kavanoza eşit miktarda pirinç koyup üzerini su ile doldurup ilk kavanoza “seni seviyorum, çok güzelsin,” ikinci kavanoza “senden nefret ediyorum, iğrençsin,” yazılı birer etiket yapıştırılır. Sonuncusuna etiket yapıştırılmaz. İlk iki kavanoza bir ay boyunca her gün Sabah akşam üzerlerinde yazılı olan sözcükler söylenir. Üçüncü kavanoza dokunulmaz, ilgisiz bırakılır. Bir ay sonra; ilk kavanozdaki pirinçler söylenen sevgi sözcüklerinin etkisiyle bembeyaz ve sağlıklı bir biçimde büyür. İkinci kavanozdaki pirinçler nefret söyleminin etkisiyle küçülür ve simsiyah olur. Son kavanozdaki pirinçler beyazlıklarını kaybetmezler ama yer yer küflü, yer yer yosun tutmuş bir hal alırlar. Bu deney sözcüklerin suya ve hücrelere etkisini gösteren çok ama çok önemli sonuçlar içeriyor. Kanseri belki de bu deneyin açtığı yolla, farklı varyasyonlarının sonuçlarıyla yeneceğiz. Belki bu yolla yaralarımız daha çabuk iyileşecek, organlar kendilerini yenileyecek. İkinci kavanozdaki pirinçler kanserli hücrelerle aynı yapıya sahip. Onları yeniden sağlıklı beyaz yapıya dönüştürmek mümkün mü? Üçüncü kavanozdaki küf ya da yosunun bu dönüşüme bir katkısı olabilir mi? İkinci kavanozdaki bir pirinç tanesi ilk kavanoza atılırsa nasıl bir sonuç doğar? İşte bu soruların cevapları ilaç firmalarının sonunu getirebilecek kadar önemli. Pirincin etkilendiğini gördüğümüz deney bir ay kadar beklemeyi gerektiriyor. Oysa su anında etkilenir ve etkiler. Her su damlasının bir hafızası vardır ve bunu kullanmayı öğrendiğimizde hastalık kavramı dünyayı terk edebilecek. Çocuğunuz sizi öptüğünde bütün hücreleriniz sevgi enerjisi ile titreşir. “Baba seni çok seviyorum,” dediğinde, “canım annem,” dediğinde hiçbir hücreniz buna kayıtsız kalamaz. Siz bir bardak suyu avuçlarınızın arasına alıp, çocuğunuzun yanağınıza öpücük kondurduğu ya da sizi sevdiğini söylediği o anı hatırlarsanız, su sevgi ile dolar. Hafızasında sevgi olan su, içine aktığı bedene şifa verir. Sevgi dilinin hakim olduğu iletişimi hayatımızın her anına geçirebilmek dileği ile esen kalın. Allah’a Emanet olunuz…

Sosyolog – Eğitimci Yazar

Mehmet AKSOY

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Sponsorlu Bağlantılar
reklam
  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM